Nöbetçi Eczaneler
22/09/2021

Agorafobi Nedir

img Agorafobi nedir
Panik bozuklugu olan çogu kisinin belirli bir derecede agorafobisi olur. Agorafobi terimi çogu kez yanlis anlasilan bir terimdir. Birtakim kisiler, bunun, açik alanlarda bulunmaktan korkma oldugunu sanirlar. Bir kesimi de, bunun, evde ayrilma korkusu oldugunu düsünür. Agorafobisi olanlarin çok küçük bir yüzdesi açik alanlardan korkar, böyle bir korku duyma, panik bozuklugu olan kisilerde oldukça az görülen bir durumdur. Dahasi, ancak çok agir agorafobisi olanlar evden çikmak istemezler.
Agorafobi, bir panik ataginin yasanmasi ya da panik atagi benzeri belirtilerin ortaya çikmasi durumunda, yardim saglanamayabilecegi ya da kaçmanin zor olabilecegi ortamlarda ya da durumlarda bulunmaktan korkma olarak tanimlanir.

* Agorafobisi olan kisilerin bulunmaktan kaçindiklari ortamlar için verilebilecek örnekler sunlardir:
- Kalabalik yerler:
- Süpermarketler, sinemalar, tiyatrolar, alisveris merkezleri, spor etkinlikleri
- Kapali yerler ve kaçmanin zor olabilecegi yerler:
- Tüneller, metrolar, dar, basik ve küçük odalar, asansörler, uçaklar, otobüsler, uzun bir sirada bekleme
- Araba kullanma: Uzun yollar ve köprüler, karisik trafik. Arabada yolcu olmakta da zorluk çekebilirler.
- Evden uzakta olma: Birtakim kisiler, evlerinin çevresinde, belirli, güvenli bir uzaklik belirlerler ve belirledikleri uzakligin ötesine geçmekte zorlanirlar. Seyrek de olsa, evden çikmak tümüyle olanaksiz bir duruma gelebilir.
- Tek basina olma: Özellikle yukarida sözü edilen durumlarda, tek baslarina kalmakta zorlanirlar.
Birtakim insanlar için agorafobi çok hafif bir durumdur, sözgelimi yalnizca uzun uçak yolculuklarinda panik ataklarinin olacagindan korkabilirler, bir kesiminde de agorafobik kaçinma davranisi hiç bulunmaz. Ancak baska bir kesiminde agorafobi öylesine agir olabilir ki kisiyi evin disinda bir etkinlikte bulunmaktan tümüyle alikoyar. Panik bozuklugu olan çogu kiside bu iki ucun arasinda bir durum bulunur.

* Panik Bozuklugu için Etkili Oldugu Gösterilmis Olan Tedavi Yöntemleri
Nasil ki panik bozuklugunun gelismesinde ve sürmesinde hem biyolojik, hem de psikolojik etkenlerin önemi varsa, tedavisinde de hem biyolojik, hem de psikolojik tedavi yöntemlerinin etkili oldugu gösterilmistir. Uygulanan bu tedavilerin sonuçlari kisiye göre degisir. Hastalarin çok küçük bir yüzdesi tedaviden yarar görmez, bir kesimi de kismen yarar görür. Ancak hastalarin çok büyük bir çogunlugunda uygulanan tedavinin büyük yarari olur, uygulanan tedavilerin sonunda, hastalarin yaklasik yarisinda panik belirtileri hiç kalmaz.

Biyolojik tedaviler baglaminda en siklikla kullanilan ilaçlar anksiyete ilaçlar (alprazolam, klonazepam gibi) ve belirli birtakim antidepresan ilaçlardir. Kullanilan antidepresan ilaçlar arasinda seçici serotonin gerialim ketleyicisi antidepresan ilaçlar (essitalopram, fluoksetin, fluvoksamin, paroksetin, sertralin ve sitalopram) ve trisiklik antidepresan ilaçlar (imipramin, klomipramin gibi) vardir. Bu ilaçlar antidepresan ilaçlar olarak adlandiriliyorlarsa da, kiside eszamanli olarak depresyon olsun ya da olmasin, kisinin kaygisini ve panik ataklarini azaltmada son derecede etkilidirler.
Panik bozuklugunun psikolojik tedavisinde bilissel davranisçi tedavinin (BDT) etkili oldugu gösterilmistir.

* Bu tedavi genellikle on-on bes hafta sürer ve asagidaki tedavi yaklasimlarinin bir birlesiminden olusur:
- Egitim:
Kitabin bu bölümünde yapildigi gibi, panik ataklarinin ve panik bozuklugunun dogasi hakkinda bilgilendirme, tedavinin belirli bir asamasidir.

- Bilissel yeniden yapilandirma:
Bu yöntem, kisinin k ndisine kaygi veren düsüncelerini anlamasini ve ayrimsamasini ögretmeyi ve sözü edilen bu düsünceleriyle ilgili kanitlari arastirmayi kapsar. Bilissel yeniden yapilandirmanin amaci, kaygili düsünme örüntülerinin, bütün kanitlari göz önünde bulundurarak, daha gerçekçi, daha akilci düsüncelerle yer degistirmesini saglamaktir. Burada hasta, yalnizca kaygi doguran düsüncelerinin dayanagi olan kanitlara odaklanmaktan uzaklastirilir.

- Korkulan durumlarla karsi karsiya gelme:
Korkuyla bas etmenin en güçlü yollarindan biri, korkulan durumla dogrudan karsi karsiya gelmektir. Araba kullanma, kalabalik ortamlarda bulunma gibi korkulan agorafobik durumlarla karsi karsiya kalma, böylesi durumlarda kalmaktan korkmayla basetmenin çok etkili bir yoludur.

- Korkulan duyumlarla karsilasma:
Panik bozuklugu olan kisiler, bas dönmesi, sersemlik duyumu ve solugun kesilmesi gibi panik duyumlarini yasamaktan korktuklari için, korkulan duyumlar artik korku uyandirmayana dek bunlarla birçok kez karsilastirilirlar. Sözgelimi, sersemlik duyumu olusana, bas dönmesi ortaya çikana dek kisi bir döner sandalyede döndürülür. Buna belirtilerle karsilastirma yöntemi adi da verilir.

- Soluk alip verme egitimi:
Hizli soluk alip verme panik belirtilerini tetikleyebilir. Buna hiperventilasyon adi verilir. Soluk alip vermenin yavaslatilmasi yoluyla, panik ataklari sirasinda hizli soluk alip verme yüzünden daha da kötülesen belirtilerin azaltilmasina çalisilir. Bütün bu anlatilanlardan sonra hangi yöntemin en etkili oldugu sorusu akla gelecektir. Ilaçlar mi? Bilissel davranisçi tedavi mi? Yoksa her ikisinin birarada uygulanmasi mi? Yapilan arastirmalardan yola çikilarak bu tedavi yaklasimlarinin esit etkin oldugundan söz edilebilir. Ancak kisiler arasi ayrimlar olabilmektedir, diger bir deyisle kimileri bir yöntemden daha çok yarar görürken, kimileri diger yöntemden daha çok yarar görebilmektedir.

Ancak kimin hangi yöntemden daha çok yarar saglayacagini önceden kestirmenin geçerli bir yolu bugün için yoktur, bu yöntemler birbiri ardisira denenerek en etkili yol bulunur, Ancak uzun süreli tedavide, hastaligin depresmesini ve yinelemesini önlemede bilissel davranisçi tedavinin daha etkin oldugu gözlenmistir. Söyle ki, ilaçla iyilesenlerde, ilaç birakildiktan sonra hastalik daha çok depresebilirken, bilissel davranisçi tedaviyle iyilesenlerde bu depresme daha düsük oranlarda görülmektedir. Davranisçi tedaviyle iyilesen hastalarin, hastanin iyilesmesinde kendi çabalarinin da oldugunu düsünmesi, depresmeyi önleyen önemli bir etken olarak görülmektedir.